Kısa bir aradan sonra tekrar herkese merhaba :)
Efendim, daha önceki yazımda da bahsettiğim üzere;
16 kasım 2012 cuma akşamı başlayan İzmir yolculuğumda aklımda tek bir şey vardı, o da yemek yemek..
3 yıl önce bıraktığım İzmir'de keşfettiğim, lezzet mekanları ve bunların yanında keşfemeyi umduğum birkaç yer daha...
3 yıldır tam anlamıyla İzmir'e gidememiştim. İzmir'in kordonunda yürüyememiş, İzmir'in deninizin kokusunu içime çekememiştim. Halbuki 4 yıllık İzmir üniversite hayatımda az da gezmemiştim. Hatta, "ben İzmir i iyi bilirim" diyenden daha iyi bildiğimi iddia bile edebilirdim.
Son gittiğimde yine bu iddiamı sürdürebileceğimi de farketmedim değil hani :)
Zira, İzmir pek değişmemiş yine...
Evet konuyu da fazla uzatmadan, gece 2 sularında arkadaşımın evine varıyorum. Ki arkadaşım dediğim insan da, üniversite hayatımızı birbirimize çekilir kıldığımız, her türlü, ders, proje, sıkıntı, stresi beraber atlattığımız, adam gibi adam diye tabir ettiğim bir insan. Burdan da ona selam olsun...
Neyse, bayadır görüşemediğim arkadaşımla o gece muhabbet ediyoruz ve haftasonunu en verimli nasıl değerlendirebileceğimiz konusunda plan yapıyoruz..
------Planların gerçekleşebilmesi için sabah olmalı ama-------
------Sabah da oldu zaten------
Herkese günaydın,
Arkadaşın babası, bu lezzet duraklarını gezeceğimizi bile bile Türk misafirperverliğinin dibine vurarak mükellef bir sofra hazırlamış.
Yememek olmaz. Ayrıca mis gibi kıymalı yumurtaya kim hayır diyebilir ki :)
------Kahvaltımızı yapıyoruz---------
Ardından, biz yemekseverlerin, idolü mü dersiniz, ordinaryus profesörü mü dersiniz, gurusu mu dersiniz bilmem ama Vedat Milor isimli gerçekten gurme (benim aksime :) ) zat-ı muhteremin önerisi olan Torbalı yolu üzerinde bulunan "Kokoreççi Ali" nin mekanına doğru yola çıkıyoruz. Burası aslında bizim planlarımızda olmayan, fakat arkadaşımın biryerlerden duyduğu ve hadi bir şans verelim dediğimiz bir yer.. Peki diyoruz gidelim.
-------Yarım saatlik bir araç yolculuğu-------
KOKOREÇÇİ ALİ
Yol üstünde tek tek, ol üstü lokantalarını geçiyoruz, acaba hangisi "Kokoreççi Ali"? Acaba kaçırdık mı? Burda da amma çok kokoreççi varmış...
Derken... İşteee, sanırım bir zamanlar kırmızı olan fakat zamanla solmuş turuncu tabelasıyla "Kokoreççi Ali"...
Arabadan iniyoruz ve bir hışımla, kokoreç üstadının yanına gidiyorum. Meşur "Kokoreççi Ali" burası mı?
Yanıt gecikmiyor;"meşuru bilmem de şimdiye kadar kimse zehirlenmedi en azından".. İşinin erbabı olduğu belli :)
Siparişi derhal veriyoruz. Kahvaltıyı da yeni yaptığımız için yarım ekmek bizi kesecek.
------kısa bir bekleyiş--------
bu arada işte, meşhur arkadaşım da burda, sabırsızlıkla kokoreçini bekliyor :)
İşte ordinaryus profesörün Türkiye'de en güzel kokoreç dediği kokoreçler elimizde, artık yiyebiliriz..
İkimiz de kokoreçlere abanıyoruz. Çünkü beklenti büyük.. Ama o da ne, ilk ısırıktan itibaren yüzümüzde,ya bu o kadar da iyi değilmiş sanki gibi bir ifade var. sonra Bu ifade sözlere dökülüyor zaten. Evet kokoreçin eti gerçekten yumuşacık, evet kıvamında pişmiş ve evet kekik ve kimyon dengesi yerinde, ama.. aması var işte.. Belki çok büyük bir beklenti içinde olmamız dolayısıyla böyle oldu. Belki planımızda aslolan Çamdibi'nde bulunan Asım Usta'nın kokoreçi bizi andı..
Bilemedim.. Yine de yarım ekmeği mideye indirmesi çok sürmedi tabi :)
Yanında da, o bölgede üretilen, yerel bir marka ayran ile iyi de gitti. (Ayranı da beğendik bu arada)
Neyse, ustamıza eyvallah diyerek oradan ayrıldık. Tabi midemiz dolu,bir müddet yemeğe ara vermek lazım..
AYRANCILAR -SUYUNBAŞI MESİRE ALANI
Arkadaşım, İzmirli olduğundan Torbalı yolu üzerinde Ayrancılar mevkiinde bir Suyunbaşı adında bir mesire yeri olduğunu, burada güzel bir dere olduğunu orayı gezebileceğimizi söyledi.
İtirazsız kabul ettim :) zira ben de o da doğal güzellikleri gezmeyi severiz. Salın bizi dağa kıra bayıra gezeriz biz :)
Birkaç dakikalık yolculuktan sonra Ayrancılar'da Suyunbaşı mesire yerine vardık. Gerçekten ortam çok güzel.. Her taraf yemyeşil.
Ah bide şu belediyelerimizin "yaptım oldu çok da güzel oldu" mantığını bir yenebilsek. Önceden, heryeriyle doğal olan bu yer, belediyenin estetik operasyonuyla, garip ve suni bir hal almış. Ama olsun en azından çevre düzenlemesi ve yeşilliği yerinde. Biraz çevreyi turluyoruz.
Yemeğe yer açılsın, midemiz rahatlasın diye de hanım kızımızın testisinden doğal kaynak suyunu yudumluyoruz...
Ardından, mesire yerindeki kafede bir çay molası...
Çaylardan sonra.. Yola koyuluyoruz.. Adres belli.. Çamdibi'deki "Kokoreççi Asım Usta". Kokoreçe doyacağız.
KOKOREÇÇİ ASIM USTA
Üniversite hayatımda, biraz geç de olsa keşfettiğim, sonra da vazgeçemediğim bir yer burası..
Otobandan direkt olarak Bornova'ya geçiyoruz. Sonrasında, Rota Çamdibi.
Çamdibi'nin alengirli yollarından Asım Usta nın bulunduğu aralığa kahırbela tek seferde çıkıyoruz. Bu sefer şansımız yaver gitti :) (daha önceden çok aralığı kaçırıp, tırım tırım Asım ustayı aradığımız oldu)
İşte lezzet bizi bekliyor. Yılların özlemi birkaç dakika sonra bitecek :)
Hemen siparişimizi veriyoruz.. Sıra her zamanki gibi çok.. Bir keresinde 20 dakikalık bir öğle arasında, asım ustanın yarım bir kokoreç sarmasını hunharca doğrayıp servis ettiğini görmüştüm. İşte o an dedim.. Bu bu mübarek şahsiyet bu iş için var.. Allah ondan razı olsun..
Siparişlerimiz bir müddet sonra geliyor.
-------İşte benim tatlı kuzucuğum-------
-------Ve işte ben, hunharca bu yavrucağıza saldırıken...
------Henüz sabah kahvaltısının üzerinden 3 saat geçmişken, bu ikinci yarım kokoreç beni zorlamanın aksine, iştahımı kabarttı.
İşte bu dedim, hayat gerçekten bu.
Bence Asım Usta Türkiye'deki en güzel kokoreçi yapıyor. Kokoreçin içinde sadece iri kıyım bağırsak ve iç yağı parçaları ve buna eşlik eden tuz ve kimyon. Olay sadece bu, işin ustalığı pişirmede demek ki..
Bunu değişik usullerde yapan ve değişik mekanlarda yiyen biri olarak söylüyorum. Ki bilindiği üzere ekmek arası kokoreçte belli başlı ekoller vardır;
1) İstanbul usülü: En yaygın ve nispeten güzel örneğini görebileceğiniz, çiçek pasajında, domates ve biberli tava üstünde pişirilen ince kıyım kokoreç,
2) Bursa usulü: Domates ve kekik ile harmanlanan, İstanbul'dakine göre nispeten iri kıyım kokoreç. Güzel örnekleri; Altıparmak, Fahri Usta, Ankarayolu üzerinde Çınar kokoreç.
3) İzmir usulü: İri kıyım bağırsak ve iç yağı ve sadece kimyon. İsteğe göre tabi de acı.
NOT: Bu ekollere inşallah ilerleyen zamanlarda burada yer vereceğim.
Neyse efendim, sözü fazla uzatmıyorum. Asım usta bu sefer de bizi üzmedi, hayata bir daha anlam kattı. Karnımız tok, yüzümüzde gülücükler koyulduk yola.. Rotamız Kızlarağası hanı.. Malum bu yemeğin üstüne bir kahve iyi gider. E en güzel kahve de "Kahveci Ömer Usta" da bulunur.
-------Şehir içinde kısa bir yolculuk (Bornova-->Konak)--------
KAHVECİ ÖMER USTA - KIZLARAĞASI HANI
Aracımızı, Konak'ın merkezindeki otoparka bırakıyoruz, zira başka yer bulmak da pek mümkün değil. Bilen bilir Kemeraltı'nda sadece yayan gezilebilir.
Yürüyerek, Kemeraltı'nın dar ve kalabalık yollarından Kızlarağası hanına ulaşıyoruz. Tarihler sonbahar bitip kış geleceğini haber etmesine rağmen, havalar hala yaz daha yeni yeni bitmiş de, sonbahara pabuç bırakmamış gibi.. (ne betimleme yaptım yalnız) :) haliyle havayı gören dışarı atmış kendini. Ortalık insan kaynıyo. Kahırbela atıyoruz kendimizi Ömer Usta'nın dükkanının önüne. Ama yer bulmak ne mümkün. İlişiyoruz bizim gibi 2 dost hemcinisimizin yanına. (2 sap dicem de yazıya güzel başladım bozmak istemiyorum). Hemmen siparişimizi veriyoruz. 2 orta Türk kahvesi.
Buranın en büyük özelliği, kahveyi fincanda pişiriyor olması. Yani cezve yok. Sadece fincan var. Altan veriyorlar ateşi ha babam dayan fincan. E tabi her fincan da dayanamıyor. İlla seramik olması gerekiyormuş..
İkinci özelliği de kahve çekirdeklerinin dibek adı verilen çok büyük ebatlarda düşünebileceğimiz otomatik bir havan özelliğinde düşünebileceğimiz bir makinede çekiliyor oluşu.
(Kahveyi de buranın bir arka sokağında bulunan Dibek kahvecisinden alıyorlar sanırım. Zira hazır çekilmiş satın alabileceğiniz Tük kahvesinde de burayı tek geçiyorum.)
(Kahveyi de buranın bir arka sokağında bulunan Dibek kahvecisinden alıyorlar sanırım. Zira hazır çekilmiş satın alabileceğiniz Tük kahvesinde de burayı tek geçiyorum.)
Neyse efendim zaten kalabalık. haliyle siparişler de fazla, haliyle bekliyoruz biraz. Biraz sohbet muhabbetten sonra geliyor kahvelerimiz.
------İşte muhteşem köpüğü ve eşsiz lezzetiyle
Ömer Usta'nın fincanda pişen Dibek kahvesi------
İzmir'de yaşarken de Kemeraltı'na geldiysem mutlaka uğradığım bir yerdir burası.. Bu kahveyi içince huzur doluyor insan.. Ağzana tat, ruhuna hayat geliyor.
Kahvelerimizi yudumladık. Güzel bir sohbetten sonra, buraya kadar gelmişken, bir manisa kebabı yemeden gitmeyelim diyoruz.
Kahvelerimizi yudumladık. Güzel bir sohbetten sonra, buraya kadar gelmişken, bir manisa kebabı yemeden gitmeyelim diyoruz.
DOYURAN MANİSA KEBABI - KEMERALTI
İşte burası da, yine üniversite döneminde bin bir uğraş ve duyum sonucunda keşfettiğimiz güzide yerlerden biri. Burayı bulmak isterseniz, bence en iyisi direkt olarak çarşının ortasındaki caminin orada sorun. Size yolu tarif edeceklerdir. Zira burada yol tarifi vermem pek bir işe yaramayacak, Kemaraltı nın herbiri birbirine benzeyen sokakları malum :).
Neyse gelelim işin lezzet kısmına. Buranın Manisa kebabı, bence Manisa'da yapılanlardan daha güzel. Ki bunu söylerken Manisa'daki alelade bir kebapçıdan bahsetmiyorum. Manisa'nın medahar-ı iftarı Gülcemal Manisa kebap salonundan bahsediyorum. Oranın da hakkını yemeyelim gerçi. İkisi arasında seçim yapmak gerçekten güç. Gülcemal tereyağı ile lezzetine lezzet katarken, etinin lezzeti ile Doyuran burun farkıyla öne geçiyor.
(kısmet olur da bir gün yine Manisa'ya yolum düşerse Gülcemal'i de es geçmem tabiki :) gittiğimde de burada görürsünüz inşallah )
Burada da biraz sıra bekliyoruz. Zaten bütün gündür yemek yediğimiz için 1 porsiyonu arkadaşımla bölüşeceğiz. Derken işte geliyor, enfes tereyağı ve muhteşem etinin kokusuyla gelirken daha büyülüyor bizi. E tabi haklı 1970 ten beri lezzetinden birşey kaybetmemiş. Şurada 3 sene uzak kaldık, 3 senede mi kaybedecek.
İşte, tüm ihtişamıyla Manisa kebabı; tek porsiyon bize sadece tatımlık bir lezzet sunuyor ama olsun. Zaten midemiz yeterince dolu :)
Bir hışımla bitiyor kebap. İşte muhteşem lezzet ve işte yüzlerimizdeki anlamsız mutluluk :)
Son bir kez daha arkamıza, bu son derece sağlam lezzet durağına bakıyoruz ve güzel bir cumaresi akşamını değerlendirebileceğimiz Kordon'a doğru yürümeye başlıyoruz.
KORDON, KIBRIS ŞEHİTLERİ CADDESİ ve MEKKAN
Kordonda boylu boyunca bir yürüyüş ile Kıbrıs Şehitleri Caddesine ulaşıyoruz. Üniversite zamanlarından kalma alışkanlık ile o sokaktan en az iki kere yürüyoruz :) bir aşağı bir yukarı, eski alışkanlıklar işte :)
Ayrıca yediklerimizi de sindirmek lazım azıcık.
Sonra karar veriyoruz. Kordon da klasik bir bira-patates ikilisi yapacağız.
Yolumuzu yine üniversite de sıkça gittiğimiz Mekkan isimli barda alıyoruz.
Burada son derece klasik olan bira-patetesimizi sipariş veriyoruz. (Bira tercihim son zamanlarda Bomonti ve Tuborg Gold olarak değişti. Daha önceleri Efes tercih ederken artık bu ikiliden vazgeçmemeye çalışıyorum.)
Burada da Bomonti'den gideceğim.
Siparişlerimiz geliyor. Arkadaş sıkı bir yeşilaycı olduğundan, bira keyfimi deniz ile paylaşacağım. ama patateste ortak gidiyoruz :)
Derin bir sohbetten sonra, atıştırmalıklarımızı da hiçettikten sonra artık bugünü sonlandırmanın vakti geldi diyoruz ve eve doğru yola koyuluyoruz.
(Ayrıca ne sohbetmiş arkadaş bütün gün bitiremediniz dediğinizi duyar gibiyim. Fakat Hakan ile konuşacak konuyu ne hikmetse bulabiliyoruz. Adeta liseli genç kızlar gibiyiz, bütün gün görüşsek, evlerimizi döndüğümüzde hiç görüşmemiş gibi 2 saatte telefonda konuşabiliriz :D )
Eve varıştan sonra ertesi günü iple çekiyorum. Hemen yatmalı ve erken kalkmalıyız. Çünkü İzmir'e asıl geliş amacımdan 2.sine gideceğiz.
-------------------Ertesi Gün----------------------
Arkadaşımın hamarat babası yine bize kahvaltı hazırlamış. Fakat bugün dünden daha az yiyoruz. Zira bugün plan daha da kalabalık. Az biraz evde atıştırdıktan sonra hemen yola koyuluyoruz.
İstikamet Güzelbahçe -Ferhat Büfe...
FERHAT BÜFE - GÜZELBAHÇE
İşte bence Türkiye'de yiyebileceğiniz en güzel balık ekmeği yapan yer.
Ferhat Büfe. Bu lezzeti tek kelime ile tarif edersem, muhteşem.
Balık ekmeklerin şah-ı burada yapılıyor.
Daha öğlen olmasına rağmen, insanlar yine doldurmuşlar. Her zamanki gibi kalabalık.
Hemen siparişimizi veriyoruz. Birer yarım gömmek lazım mideye. Anca kendine gelir. Burada seçenek 2 çeşit zaten. Ya ekmek arası alırsın ya tabakta porsiyon. Sipariş de eski usul, siparişini veriyorsun, listeye yazılıyor. Siparişin hazırsa sesleniyorlar ve sen de alıyorsun. Fiş, menü, sipariş listesi yok.
Yine nacizane benim kendi düşüncem burada balık yiyeceksen, ekmek arası yiyeceksin. Olayın lezzetine orada varıyorsun. Ya da büyük usta Mehmet Yaşin abimizin tabiriyle, lezzet patlamasını ekmek arası ile yaşıyorsun :)
Siparişimizi beklerken, kendi kenarında birkaç artistik poz da şart :D
---------------------------------------------------------------------------------
hey yavrummm beee, sendeki karizma kimde var :)
nasıl bir apaçiyim ben yaa :)))
-----------------------------------------------------------------------------
Derken, siparişler hazır. Şunun güzelliğine bir bakar mısınız ya?
Burada kullanılan balık sanırım sardalya, üzerini de unlu bir bulamaç ile kaplayıp, kızgın yağda pişiriyorlar.
Sonra ekmeğin hamur kısmını çıkarıp, balıkları yerleştirip soğan, maydanoz ve domates ile çeşitlendirip servis ediyorlar.
İşte hayatın gerçek tadı. Bir anda saldırıyorum. 3 yılın özlemi gerçekten birikmiş. Enfes geldi gerçekten. Hatta bu sefer yediğim daha önce yediklerime göre daha da güzeldi. sanırım çıtır kaplamasında daha da iyileştirme yaptılar.
Balığımızı yiyoruz. Artık son derece mutluyuz. Şimdi sıra bu balığı hazmetmeye geldi. Zira akşam Bursa'ya dönüş otobüsüne yetişmeden önce uğramamız gereken son bir lezzet durağı daha var.
Güzelbahçe'nin merkezinde küçük bir gezinti yaptıktan sonra yola koyulma vakti geldi.
İstikamet Bornova...
GÜLERYÜZ PİDE - FORUM BORNOVA ALIŞVERİŞ MERKEZİ
Güzelbahçede yediğimiz balığın üzerinden zar zor 2 saat geçirdik. Bunu da Pazar günü İzmir trafiğine borçluyuz sanırım :)
Aslında bu pideciden çok da umutlu değildik. Sanıyorum ki arkadaşım burayı bir arkadaşından duymuş. Bana söyledi. Ortak kararla bir şans verelim dedik.
İşte geldik. Burası birkaç küçük işletmenin biryere toplandığı ve adının Tatmahal olduğu bir işletmede Güleryüz pidecisi olarak geçiyor.
Ne yalan söyleyeyim, ilk girişte gördüğüm manzara, çok da heveslendirmedi beni. Dolu deseniz dolu değil, özenli bir dekor deseniz o da pek yok. Bir avlu, bütün işletmeler tarafından paylaşılıyor. Biz de pidecimizin masaları olduğunu düşündüğümüz masalara yerleştik.
Masa üzerindeki servislerde menü de olduğundan, ekstra bir menü ihtiyacımız olmadı.
Şimdi sıra karar verme aşamasındaydı. Bana göre bir pidecinin iyiliği ya da kötülüğü "kuşbaşılı-kaşarlı pide"sinin tadından geçer, fakat arkadaşımın düşüncesi farklı. O "sade kıymalı"dan yana. Bu sefer ben de ona uyuyor ve kıymasının lezzetinden pideye not vereceğimi düşünüyorum. Şimdi soracaksınız, neden ikisini de almıyorsunuz diye? ama tabi bilmiyorsunuz ki menüde bize ışıl ışıl göz kırpan "tahinli ve kaymaklı pide" var. henüz 2 saat önce yemek yediğimizi düşündüğümüzde toplamda 2 porsiyon pideden fazla yemek de istemiyoruz. malum o kadar da genç değiliz artık. Yediğimizi hemen yakalım :)
Bu karar aşamasından sonra, garsona siparişlerimizi iletiyoruz.
1 kıymalı pide
1 kaymaklı tahinli pide
2 ayran (ayransız pideye hayır)
mekanın boş olmasına rağmen ortalama üstü bir bekleme sonucunda pidelerimiz geliyor.
----------Muhteşem görüntüsüyle kaymaklı tahinli pide----
-------------------Yine kaburüstü görüntüsüyle kıymalı pide-------------------
Pidelerin görüntüleri, keyfimizi yerine getirdi açıkcası. Ama ya lezzetleri.
Hafif çekimser ilk lokmalarımızdan sonra, gözlerimiz fal taşı gibi açılıyor. Sanıyorum ki ikimiz de böyle lezzetler beklemiyorduk.
Allah'ım bu nasıl güzel bir kıymalı pidedir? Kıymasının lezzeti ayrı, hamurunun çıtırı ayrı, yine hamurunun lezzeti apayrı.
Hele hele o tahinli pideye ne demeli? Bu şekil bir pide daha önce yememiştim. Kahretsin ki yememiştim. Her lokmada ağızda dağılan o tahininin ve kaymağın hamura verdiği eşsiz lezzet. Allah'ım sana şükürler olsun ki böyle lezzetler var be biz tadabiliyoruz.
Daha pidelerimizi yarılamışken, bu fırsat kaçmaz diyip, bir porsiyonda "kuşbaşılı kaşarlı pide" istiyoruz. Buraya kadar gelmiş, bu lezzeti yakalamışken burada bırakmak olmaz. Battı balık yan gider misali :)
İlk servis pidelerimiz bittikten bir müddet sonra işte buyrun "kuşbaşılı kaşarlı pide" de burada..
Tatlıdan sonra, tekrar tuzlu pide olur mu demeyin. Bu lezzette ise vallahi de oluyor billahi de oluyor :)
Sanırım artık, çok daha mutluyum. Zira piyangodan çıkan bu lezzet durağını da, hem aklımda hem de damağımda yer sahibi yapabildim.
---------------------------------------------------------------------------------------
Artık eve dönüş vakti. Sağolsun arkadaşım beni otobüsüme kadar götürüyor. Hatta hareket vaktinde bana el sallayıp, duygusal anlar bile yaşatıyor. Ama daha çok bekler, ağlamayacağım :D
Güzel bir otobüs yolculuğu sırasında aklımda İzmir ve hayalini kurduğum lezzetlere ulaşmanın verdiği haz var.
Sanırım ben yemek yemeyi ve lezzetlerin peşinden koşmayı seviyorum.
------------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazıyı yazmak uzun zamanımı aldı fakat beni gerçekten mutlu etti. Umarım siz de bu yazıyı okurken zevk alırsınız ve nispeten bu lezzetleri denemek için içinizde bir tohum düşmüş olur.
Esenliklerle kalınız efendim...
Ayhan'ım ellerine sağlık çok güzel olmuş.. Kimi zaman kahkahalarla kimi zaman da hass.. bunu da mı koymuş diyerek okuduğum bu yazı için, ben olduğumu düşündüğüm kişi(inşaallah öyledir :D) hakkında yazdıkların için çook teşekkür ederim...
YanıtlaSilSağolasın, bu yolculukta bir an olsun beni yalnız bırakmayan, gönlü ve midesi engin denizler kadar geniş, güzel dostum:))
YanıtlaSilValla affına sığınarak, seni çeşme başı güzeli ile koydum. Artık seni bursaya bekliyorum ki, buralarda da yeni lezzet durakları keşfedelim.
Sağlıcakla kal :)